Salt inancın değil, dinlerin bilimin önünü kesmesi diye tekrarladığım düşünce.Çünkü
din bir nevi mitolojiktir. Allah'ın olduğu yerde efsaneler, mucizeler,
hikayeler vardır. bilimin amacı dinlerin garipliğini mantığa kavuşturmak
değildir. Dinde gelişen olayları, fizik kuralları reddediyor olsa bile (örneğin),
en fazla inancınız zedelenir ve dinden çıkarsınız. İnsanların allah
korkusu ve salt gerçeklerle yüzleşme korkusu, bilimin dine olan herhangi
bir yakın noktasında sırtını çevirip gitmesini sağlıyor. O yüzden dinin
içinde olup ona körü körüne inanmak demek, dini değerleri şüpheye
düşürecek bilim bulgularını reddetmek demektir. (bkz: evrim teorisi)
Ancak
mesele, dinin bir bütün olarak bilimle çelişip çelişmemesi değil.
mesele, dinin insanlara verdiği bilimsel vizyon görüşünü kapatması. Ya
din ya bilim, elbet birbirlerinin önünü bir yerde kesecektir. Ya yapay
canlılar yaratılırken, ya başka gezegenlerde yaşam keşfedilirken ya da
bilim, insanları tekrar diriltebilirken. Bu bahsettiğim olguları inançlı
birinin yapması zor. Çünkü inançlı birisi, etik olarak dinin
kurallarına ve dogmatik yapısına bağlı kalmak durumundadır. Örneğin;
yaratılış hikayesini kabul edip sual sormaz ise, genetikte biyolojide
ilerleme kaydedemez. Veya beklenmedik bir ölüme karşı kader diyip
geçerse, o hastalığın tedavisini asla bulamaz. Bir şeyi öğrenmenin temel
yolu soru sormaktır. Yani bu soruyu belli sebepler dahilinde soramamak,
ufkunu yarıya indirmek demektir. Din olguları ise, günümüz şartlarında
yanlış ellerce kullanılmasından dolayı ufku yarıya indiriyor. dinin
korkutucu bir öğe olarak cahilce kullanılmasının sonucu olarak kişi
korku faktöründen dolayı dine bilimden daha çok inanıyor, ve bu yüzden
bilim gelişmiyor. türkiye'de şu durumdan dolayı.
Günümüzden gerçek bir örnek verip, din-bilim ilişkisine göz atalım. Hepinizin bildiği gibi coğrafya
bir bilim dalıdır. Eskiden dünyanın yuvarlak olmadığı konusunda tek
kişi hariç, herkes hem fikirdi. Ancak coğrafya bilimi, bu tek kişinin
haklı olduğunu ortaya çıkardı. Günümüzde kime sorsanız inançlı yada
inanmayan dünyanın yuvarlak olduğuna inanır. Çünkü dine karışan bir olgu
yoktur o an işin içinde. Ancak bir camiye gidip ibadet eden kişiye,
kabeye doğru değilde 180 derece dönüp namaz kılmasını, bunun aslında
dünyanın yuvarlak olmasından mütevellit, aynı hesaba geleceğini
söyleyin. Vereceği tepkiyi merak ederdim doğrusu. Tabi ki denemeden
bilemeyiz ama, onca senedir bu memleketteyiz, neler gördük neler duyduk. Sonucu az çok tahmin edebiliriz sanırım.
Şayet sonuç tahmin
ettiğimiz boyutta ise, inanılan bir salt bilim doğrusunun, dini
değerlere karışma ve onu sarsma kaygısından ve hatta bilinç altında
allah korkusunu tetiklediğini görmekteyiz. O yüzden henüz kesin
olarak bilinmeyen olguların, inananlar tarafından doğru veya yanlış
olduğu sonucuna varılamaz (big bang'ten önce ne olduğu veya yaratıcı var
mıdır sorusu). Henüz bilinmeyen olgular ile allah'ın varlığı ispat
edilemez. Aynı şekilde yokluğu da ispat edilemez. İnanan insanların önce
buna bir son vermesi gerekiyor. İnanmayan kişilere, henüz bilimin
ulaşamadığı yerlerden sorular sorulması, kişinin cehalettinden başka bir
şey değildir. Dinin kesin hüküm verebildiği, bilimin üzerine gittiği
konular inanan insanları rahatsız etmemelidir. Bilime katkı yapmak için
önce bunu bir köşeye bırakmak gerekiyor. Aksi takdirde, türkiyede
bilimde çığır açabilicek herhangi bir gelişme yaşanacağını düşünmüyorum. Onlarca einstein olsa da, sırf çevreden gördüğü bu din kaygısı yüzünden
ufku daralacaktır. Şimdilik en azından inanan insanların bu bilince
gelmesi umuduyla diyelim. (yine genelleme yapmıyorum.)