5 Haziran 2015 Cuma

Dinlerin Bilimin Önünü Kesmesi

            Salt inancın değil, dinlerin bilimin önünü kesmesi diye tekrarladığım düşünce.Çünkü din bir nevi mitolojiktir. Allah'ın olduğu yerde efsaneler, mucizeler, hikayeler vardır. bilimin amacı dinlerin garipliğini mantığa kavuşturmak değildir. Dinde gelişen olayları, fizik kuralları reddediyor olsa bile (örneğin), en fazla inancınız zedelenir ve dinden çıkarsınız. İnsanların allah korkusu ve salt gerçeklerle yüzleşme korkusu, bilimin dine olan herhangi bir yakın noktasında sırtını çevirip gitmesini sağlıyor. O yüzden dinin içinde olup ona körü körüne inanmak demek, dini değerleri şüpheye düşürecek bilim bulgularını reddetmek demektir. (bkz: evrim teorisi)

            Ancak mesele, dinin bir bütün olarak bilimle çelişip çelişmemesi değil. mesele, dinin insanlara verdiği bilimsel vizyon görüşünü kapatması. Ya din ya bilim, elbet birbirlerinin önünü bir yerde kesecektir. Ya yapay canlılar yaratılırken, ya başka gezegenlerde yaşam keşfedilirken ya da bilim, insanları tekrar diriltebilirken. Bu bahsettiğim olguları inançlı birinin yapması zor. Çünkü inançlı birisi, etik olarak dinin kurallarına ve dogmatik yapısına bağlı kalmak durumundadır. Örneğin; yaratılış hikayesini kabul edip sual sormaz ise, genetikte biyolojide ilerleme kaydedemez. Veya beklenmedik bir ölüme karşı kader diyip geçerse, o hastalığın tedavisini asla bulamaz. Bir şeyi öğrenmenin temel yolu soru sormaktır. Yani bu soruyu belli sebepler dahilinde soramamak, ufkunu yarıya indirmek demektir. Din olguları ise, günümüz şartlarında yanlış ellerce kullanılmasından dolayı ufku yarıya indiriyor. dinin korkutucu bir öğe olarak cahilce kullanılmasının sonucu olarak kişi korku faktöründen dolayı dine bilimden daha çok inanıyor, ve bu yüzden bilim gelişmiyor. türkiye'de şu durumdan dolayı.

             Günümüzden gerçek bir örnek verip, din-bilim ilişkisine göz atalım. Hepinizin bildiği gibi coğrafya bir bilim dalıdır. Eskiden dünyanın yuvarlak olmadığı konusunda tek kişi hariç, herkes hem fikirdi. Ancak coğrafya bilimi, bu tek kişinin haklı olduğunu ortaya çıkardı. Günümüzde kime sorsanız inançlı yada inanmayan dünyanın yuvarlak olduğuna inanır. Çünkü dine karışan bir olgu yoktur o an işin içinde. Ancak bir camiye gidip ibadet eden kişiye, kabeye doğru değilde 180 derece dönüp namaz kılmasını, bunun aslında dünyanın yuvarlak olmasından mütevellit, aynı hesaba geleceğini söyleyin. Vereceği tepkiyi merak ederdim doğrusu. Tabi ki denemeden bilemeyiz ama, onca senedir bu memleketteyiz, neler gördük neler duyduk. Sonucu az çok tahmin edebiliriz sanırım.
               Şayet sonuç tahmin ettiğimiz boyutta ise, inanılan bir salt bilim doğrusunun, dini değerlere karışma ve onu sarsma kaygısından ve hatta bilinç altında allah korkusunu tetiklediğini görmekteyiz. O yüzden henüz kesin olarak bilinmeyen olguların, inananlar tarafından doğru veya yanlış olduğu sonucuna varılamaz (big bang'ten önce ne olduğu veya yaratıcı var mıdır sorusu). Henüz bilinmeyen olgular ile allah'ın varlığı ispat edilemez. Aynı şekilde yokluğu da ispat edilemez. İnanan insanların önce buna bir son vermesi gerekiyor. İnanmayan kişilere, henüz bilimin ulaşamadığı yerlerden sorular sorulması, kişinin cehalettinden başka bir şey değildir. Dinin kesin hüküm verebildiği, bilimin üzerine gittiği konular inanan insanları rahatsız etmemelidir. Bilime katkı yapmak için önce bunu bir köşeye bırakmak gerekiyor. Aksi takdirde, türkiyede bilimde çığır açabilicek herhangi bir gelişme yaşanacağını düşünmüyorum. Onlarca einstein olsa da, sırf çevreden gördüğü bu din kaygısı yüzünden ufku daralacaktır. Şimdilik en azından inanan insanların bu bilince gelmesi umuduyla diyelim. (yine genelleme yapmıyorum.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder