17 Eylül 2015 Perşembe

İslam - Kapitalizm İlişkisi ve Komünizm Nefreti Üzerine

bana göre,

öncelikle tanrıya yapılan gördüğüm bir eleştirileye cevap vereyim;
-eğer allah varsa, islamiyet doğruysa bu kadar boş yere zulüm , işkence gören, bataklıkta, savaşın içinde doğan, tecevüze uğrayan çocuğun, gencin, insanın ne gibi bir günahı var?

+bütün bunları yapan zaten tanrı değil, insan. insanın yaptığı zulüm inanca göre zaten cehennem denilen yerde görülecek. insanoğlunun yaptığı bütün bu işkence ve zulüm "özgür irade" sonucu. kader ise farkındalıksız bir şekilde orada dünyaya gelen insan talihsizliği. insanın sadece seçim yapamadığı olgular "kader" olarak nitelendirilir. mesela anne-babası, akrabaları, doğduğu toplum. bu seçilimler arasında, özgür iradesi ile iyi-kötü arasında seçim yapar.
bir çocuğun savaş ortamında doğması, anne-babasının özgür iradelerinin sonucunda ortaya çıkan durumdur. burada yine tanrının bir kusuru yoktur.

öncelikle insan beyni neden inanç üretir? sorusunun cevabını kitabından alıyoruz;
"tıpkı bedenin hamağa uzandığı zaman, barfikse asıldığı zamandan daha rahat olması gibi, beyin de kuşku duyduğu zamanlara kıyasla inanç duyduğu zaman daha rahattır..."

insan karanlıktan korkmaz, onun içindekini bilmediğinden korkar.
insan yükseklikten korkmaz, düşmekten korkar.
insan sevmekten korkmaz, sevilmemekten korkar.
yani insan, anlamadığı sonucunu kestiremediği, bilmediği şeyden korkar.
o yüzden tv'deki bütün din hocalarına, tüm inananlar en ufak saçma sapan sorusu olsa dahi soruyor.
o yüzden ki tüm insanlar islam'dan önce anlayamadığı güneşe, bilmediği ay'a, biraz farkındalıktan sonra hiç görmediği o tanrı'ya inandı.

din kötü birşey değildir. aksine din güzel birşeydir. her ne olursa olsun iyilik yapmayı pompalayacak bir olgu var. iç huzurunu psikolojini düzeltebilcek, sana bu koca evrendeki anlamsızlıkta sana huzur verecek bir olgudur din.

ancak salt gerçekliği, iyiliğinin ödüllendirilmeyeceği, kötülüğün cezasız kalacağını bilerek ve sırf bu yüzden dua'ya yani başka birinin iyiliğine muhtaç olmadan yaşayabilmek yürek ister. şuan elinde ne olduğuna bakıp şükredenlerin yerine, elinde ne olmadığına bakıp neden diğerlerinde varken sende olmadığını sorgulamak yürek ister.

hz.muhammed, bana göre ondan 1000 yıl önce yaşamış olan platondan daha salak değildi. aksine onun kadar akıllıydı. düşünün hz.muhammed'ten 1000 yıl önce insanlar var ve çok zekice şeyler yazabiliyorlar. evet hz.muhammed'in bir filozof olabileceğini düşünüyorum. mağaraya girip derin düşüncelerinin ürünü olduğunu düşünüyorum kur'an'ın. tıpkı yeri gelince ayetleri değiştirmesi gibi. (bkz: nesh)
nasıl ki şuan nietzsche'nin "tanrı öldü" sözü kafa karıştırıyorsa, hz.muhammed'in "tanrı var" kasti kafa karıştırıyor. bu işlem sadece "buyurun tanrı'ya inanın o var gördüğünüz gibi kitap yolladı." kadar kolay olmamış tarihten anlaşıldığı üzere. allah adına islamiyeti yaymak, bunun gerçek din olduğuna insanları inandırmak, kendi islam topluluklarına insanları çekmek ve o kurallara göre yaşamalarını istemek hz.muhammed'in asıl işiydi. yani bir "kitap peygamberi" olması asıl mesele değil.

evet, tanrı belki insanın yazıyı bulmasını, biraz akıllanmasını istedi kendini direk beyan etmek için. islam'a göre, şeytan ve tanrı'nın tartışmasının ürünü olan dünya ve insanlık, neden bu kadar yıllık insanlık tarihinde gerçek dini bunca zaman bekledi. şimdi bana hristiyanların, musevilerinkinin de doğru olduğunu söyleyen müslüman çıkabilir. yapma kardeşim bi tarafta vaftiz bi tarafta sünnet, bi tarafta şarap serbest, ötekinde içmek cehennem suçlarından. yahudilerdeki kutsallık anlayışı ve armageddon senaryosuna'da inanmadığını biliyorum.

yani bu durumda kimse kimseyi kandırmadan yazalım, kur'an'da bahsedildiği için müslümanlar diğer kitaplara inanırlar. ama o kitapların içinde verilen direktiflere zerre inanmazlar, değiştirilmiş olduğunu felan söylerler veya son kitapta ne yazıyorsa o dur, diğerleri geçersizdir derler. sanki tanrı, insanoğlunun zaman algısında hareket ediyormuş gibi canı sıkıldıkça vazgeçip şarabı yasaklıyor, arada nesh yapıyor ya.

şimdi gelelim islam dininin aslında nasıl bir "kutsal din" olmak yerine, "toplumsal yasa" olmasına. öncelikle şunu söyliyeyim. islam dini bir yönetim biçimi ve ideolojidir. tıpkı demokrasi, komünizm vs gibi.

ideolojilerde ve toplumlarda ödül-ceza sistemi net bir şekilde beillidir. kötülük yaparsan hapse girersin. iyilik yaparsan bulunduğun çevre dahilinde saygı, sevgi cinsinden mükafatlandırılır.
islam dinin de ise bilindiğin üzere cennet ve cehennem var.

peki cennette vaadedilipte dünyada olmayan şey nedir ?
yada şöyle gidelim, zenginin elde edemediği cennette olan dünyada olmayan şeyler nedir?

“cennet, mü’min ve muttakiler için mükâfat olarak hazırlanmış ebedi kalacakları bir meskendir.”
tevbe 72, furkan 15
-bu o zamanın zenginini inandırmak için.

“orası güvenilir bir makamdır.”
duhan 51
- zengin için dünyada var.

“altından ırmaklar akar.”
bakara 25, âl-i imran 15, 136, nisa 57
- zengin için dünyada var.

“cennette elbiseler ipek ve atlastan olup yeşil renkli, altın ve incilerle bezenmiş haldedir.”
hac 23, fatır 33, duhan 53
- zengin için dünyada var.

“cennette altın ve gümüş bilezikler takılacaktır.”
kehf 31, fatır 33, insan 21
- zengin için dünyada var.

“cennet ehli oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla birlikte girer.”
ra’d 23, yasin 56
-zenginin çocuğu kötü olsa bile en iyi yerde yukardaki tüm şartlara sahip olarak yaşar.

“cennette hurilerden eşler vardır. o huriler ki yeni bir yaratılışla yaratılmış, bakire, göğüsleri tomurcuklaşmış, yalnızca kocalarına bakan ve onlara âşık, saklı inciler gibi iri gözlü, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyaz, çadırlar içinde ve tertemiz, yaşıt sevgililer halinde olcaktır.”
vakıa 22, 23, 35, 37, nebe 33, saffat 48, 49, rahman 72, nisa 57
-zengin için hurilerden daha güzel kadınlar var. istediği zaman threesome yapan bir insan olduğunuzu hayal edin, yada etmeyin zengin yapıyor. cennette bu yüzden "hayali" bir nevi valhalla.

“oranın yemişi ve gölgesi süreklidir.”
ra’d 35
-zengin için istediği meyve, istediği mevsimde vardır.

“berrak, içene lezzet veren, sersemletmeyen ve sarhoş etmeyen içkileri vardır.”
saffat 46, 47
-daha iyisi var. yalnız bune lan sarhoş etmeyen içki varmış meyve suyu yani.

“çeşitli meyveler vardır.”
yasin 57, zuhruf 73
-daha açık olur musunuz hz.muhammed bey.

“cennet ehlinin canlarının istediği kuş etleri vardır.”
vakıa 21
-islamiyet topraklarının zamanında avcılık sıkıntısı çektiğinin göstergesidir. insanın hem etçil hem otçul olmasındaki göstergelerden biri. zengin için et mi? peh kuşta neymiş.

“cennette acıkmak ve susamak yoktur.”
ta-ha 118, 119
- bu güzelmiş. yalnız aç olmayan bir insanın istek mekanizması neden az önce yukarda yazdıklarını istesin. neden vaat edilmiş öncekiler. uyuma denen bir şey olmasa, insan uyur mu? insan acıkmasa beslenir mi? bunlar zevk işi değil, yaşam faaliyetlerini sürdürme işidir. gerkesiz ve bana göre direk uydurma bir cennet bilgisidir.

“orada ehlinin canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey vardır.”
zuhruf 71
-kadın, doğa, yemek..?zengin için var. insan farkındalık sahibi olduğu şeyi arzular. mesela ben scarlett johansson'ı hiç görmeseydim onu düşleyip isteyemezdim.

“bahçeler ve üzüm bağları vardır.”
nebe 32
- zengine var.

... diye gidiyor. yani elde edilmesi teknik açıdan imkansız olan şeylerin vaadedildiği bir toplumun, bunların idealleri ile eyleme geçirilmesinden başka birşey değildir din savaşları.

birazda toplumu oluşturduktan sonra yapılmasını zorunlu kıldıkları birkaç şeye bakalım.

Zekat Vermek;
uzaktan bakınca ne kadar da tanrısal, iyilikten başka bir amacı olmayan uygulama gibi duruyor değil mi? zekat vermenin, zengin bir iş adamının bir derneğe 10 bin tl bağışlamasından bir farkı yoktur. zengini fakir etmez, ama fakiri susturur. bütün müslüman toplumları zekatı şöyle bilir;
altın ve gümüşün değerinin 40'ta 1'i. tarladaki ürünün 10'da 1'i.
şimdi ne anladınız bu cümleden.
değerli eşyadan az, tarladakinden fakire 10 da 1.
zekat vermek, bir nevi fakirin zengine saldırmasını önlemek, ayaklanmasını engellemek içinidir.
yahu bir din düşünün ki, tüm insanlar eşit olmalıdır diyemiyor, demiyor.

Oruç Tutmak;
yine her zaman olduğu gibi fakirin zengine ayaklanamasını durdurmak içindir. oruç tutmak fakirin halinden anlamaktır diye geçer. sanki fakirin hali 13 saat aç kalarak anlaşılacakmış gibi. ha bide iftar anında pastırmalara, etlere saldırmakta garip. sanki fakir adam karnı doyarken öyle zengin çeşitli sofrada yemek yiyor. oruç tutmak, fakirleri kandırmaktan başka birşey değildi zamanında. şuan zaten garip bir kültür halini aldı. oruç tutarsın, akşamına hayvan gibi etini, baklavanı yersin, fasıllar eğlenceler yaparsın, fakirde neymiş?
öncelikle sen böyle birşeyi dinin en merkezi noktalarından birine koyarak "zengin-fakir" ayrımını kabul edemezsin. paranın varlığının etkisi gün gibi açıkça görülmektedir. para dine karışmıştır. o andan itibaren paraya muhtaç olarak yaşayan tek canlının insan olduğu apaçık görülmektedir. insan icadı olan bir nesneyle toplumları korkularından yakalayıp yönetmek muhteşem bir fikir. hz.muhammed'e saygılarımı sunuyorum.

Hacca Gitmek;
yahu son kitap diyorsunuz. önümüzdeki 5 milyon yıla hitap edecek diyorsunuz. bugün türkiye'deki hangi müslüman hac vazifesini yapabiliyor. bir diyanet soyuyor, bir hava yolları, bir araplar. fakir olanada neymiş efendim gerek yokmuş gitmesinmiş. müslüman devlet değil misin? gönerdesene bedavaya herkes vazifesini yerine getirsin. ama yok. din üzerine değil, para üzerine kurulmuş insanlık. oraya gidip taşladığın şeytan, aslında para. oraya gidip acılarını, sorunlarını aktardığın bir çok şey o şeytan zannettiğin para yüzünden.

islam veya dinler, kapitalist toplumunların zeminini hazırlamıştır. hani solcular veya komünistler allahsız olarak görülür ya, bence siz onu bu adamlar paranın getirebileceği kapitalistler etkenlere, insanların eşit olma düşüncesine, özel mülkiyetin olmaması fikrine karşı olduğuz için bu insanları suçluyorsunuz.

Nietzsche'nin insanlar hakkındaki güce tapma fikrinede saygı duyarım. onu da paylaşıp, insandaki "tapma ve güç istemi, efendi olup toplumları yönetmek" sonucunda doğan islamiyet konusundan uzaklaşayım...halifelikten tut müslümanların kraliyet ailelerine... islam dini paranın, gücün bir oyunudur.

nerede canlı buldumsa,
orada itaat hakkında konuşulduğunu da duydum.
her canlı aynı zamanda bir itaat edendir.

ve şuydu ikinci duyduğum;
kendi kendine itaat etmeyene, emredilir!
böyledir canlıların doğası...

ve kendi kendine emir verdiğinde de;
o zaman da ödemelidir, kendi emrinin bedelini.
kendi yasasının yargıcı ve celladı
ve kurbanı olmak zorundadır.

''peki nasıl olabiliyor bu ?'' diye sordum kendime.
canlıyı itaat etmeye ve emretmeye
ve emrederken hâlâ itaatkâr olmaya ikna eden nedir ?

dinleyin şu sözümü ey en bilgeler !

nerede bir canlı gördüysem
orada güç istemini gördüm;
ve hizmet edenin isteminde bile,
efendi olma istemini gördüm.

zayıf olanı güçlü olana hizmet etmeye ikna eder istemi, daha da zayıfların üstünde efendi olmak isteyenin;
bir tek bu zevkten mahrum bırakamaz kendini.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder